Slider

Toplumcu Belediyecilik

Kendilerini solcu olarak ilan edip CHP gibi partilerden milletvekili ya da belediye başkanı seçilen çok sayıda insan var! Siyaset dünyasında kimin ne olduğunu ölçüp ortaya çıkarabilecek bir makine ne yazık ki henüz icat edilmiş değil. Bu yüzden, aday olmanın, niteliğin ve mutlak seçilmenin ölçütü para ve güç ilişkileri olmuş durumda. Halk kavramını, sosyal veyahut toplumcu belediyeciliği, Atatürk’ü, laikliği, Cumhuriyet’i, yoksulluğu vb., bu kavramlara hiç inanmadıkları halde ağızlarından düşürmeyenler, paranın da gücüyle çok kolay bir şekilde milletvekili ya da belediye başkanı seçtirebiliyorlar kendilerini. Bunun adı da “halka hizmet aşkı”, “demokrasi”, “demokratik seçim” vb. oluyor! Biz bu yazıda, bahsi geçen kavramlardan sadece toplumcu belediyeciliğe değineceğiz.

Toplumcu ya da sosyal belediyecilik solun; sosyal demokrasi ve sosyalistlerin tarihi bir mirasıdır. Bu tarihi miras ülkemizde ilk startını 1970’li yıllardan almıştır. Toplumsal muhalefet ve mücadelenin, hak almanın, sendikal ve halk örgütlülüğünün güçlü olduğu bu yıllarda toplumcu belediyecilikte kendine siyasal yapıda bir alan açmış, kabul görmüş, “halka rağmen değil, halkla birlikte yönetim” anlayışı, bazı eksiklikleri olsada hayata geçirilmiştir. Bugün bu kavram ya da yerel yönetim/belediyecilik anlayışı(toplumcu belediyecilik), siyasetin ve siyasetçilerin dilinde bir propaganda aracı olmaktan öteye geçmemektedir. Çünkü sosyal belediyeciliği günümüzün neo-liberal piyasa koşullarında üretmek, savunmak ve hayata geçirmek, çok ciddi bir mücadeleyi gerektirmektedir. Bugün bu anlayışı savunan partiler ve adaylar ise, bu mücadeleyi göze alamadıkları için, bu mücadeleden de uzaktırlar. Burada günümüz siyasetinin en önemli özelliği ortaya çıkmaktadır; kazanmak için kitlelere her türlü yalanı söylemek! Bir başka deyişle, toplumcu belediyeciliği savunuyor görünerek neo-liberal politikalarında, “ben yaptım oldu” anlayışlarında, kişisel hırs ve bencilliklerinde devam etmektedirler.

Günümüz koşullarında siyaset yapan ve kendilerini sol yelpazede ifade eden parti ve belediye başkanlarından, sağ siyasetin en uç noktasına kadar her parti ya da kişi, toplumcu belediyeciliği savunuyor gözükmektedir. Burada, kendilerini neo-liberal karşıtlarından ayırmaya çalışan ve solcu, toplumcu addeden, toplumcu belediyeciliğe vurgu yapan seçilmiş belediye başkanlarının tutum ve tavırları dikkat çekicidir. Sosyal belediyecilik deneyimini politik olarak savunurlar ama belediye başkanı seçildikten sonra bu söylemlerini hiç hatırlamazlar. Seçildikleri belediyelerde asla bir fark yarat(a)mazlar. Eski hamam, eski tas; her şey eskisi gibi devam ettiğine göre, seçilmiş olmanın ne anlama geldiğini izah etmek gerçekten zordur. Bir durum değişikliği olmadığına göre, sol bir partiden seçilmiş olmanın ne anlam ifade ettiğini ise hiç sorgulamazlar.

Özellikle günümüzde toplumcu veya sosyal belediyecilik söylemi anlamını yitirmiş durumdadır. Siyaset ve siyasetçilerin, belediye başkanlarının dilinden düşürmedikleri bir kavram olsada, gerçek yaşamda hiçbir karşılığı bulunmamaktadır. Burada sağın da bu kavramı kullanmaya başlamasının etkisi büyüktür. Politik görüşleri ne olursa olsun toplumcu belediyecilik, belediyeciliğin neredeyse sözde ilkesi haline getirilmiş, bu nedenle kavram dejenere edilerek içi de boşaltılmıştır. Bu nedenle günümüzde bir an önce ve acil olarak bu kavramı sağcı parti ve politikacıların elinden kurtarmak gerekiyor.

Toplumcu belediyeciliğin her dönem ve koşulda, “olmazsa olmaz” ilkeleri vardır ve bu ilkeler hiçbir şekilde göz ardı edilemez.Toplumcu belediyecilik anlayışında kamu yararı demek, üç beş iş adamı ya da şirketin yararı demek değil, halkın genelinin yararı demektir. Toplumcu-sosyal belediyecilik anlayışına sahip belediye ve belediye başkanları, kendi il ya da ilçelerinde gerçek ihtiyaç sahibi olan insanlara pozitif yönde bir ayrımcılık yapmak zorundadırlar. Toplumcu belediyecilik yoksulları, yaşlıları, düşkünleri, çalışmayan ihtiyaç sahiplerini(işsizleri), ev kadınlarını, dar gelirlileri, barınma sorunu olanları, çevre sorunlarını, sokak hayvanlarının haklarını vb. gözetirler. Bu tür sorunların çözümüne dair politikalar üretir ve uygularlar. Şair Ahmet Telli’nin dizelerinde ifade ettiği, “hangi dağ efkarlıysa oradayız/perişan edilen herşey bizimdir” anlayışı, toplumcu belediyeciliği duygusal ve edebi anlamda çok güzel tanımlamaktadır.

Toplumcu belediyecilik bir kamu hizmetidir. Toplumcu sosyal belediyecilik ve kamu belediyeciliği anlayışı bir ikilem ya da çelişki oluşturmaz. Kamu demek zaten genel olarak halk demektir ve kamu belediyeciliği de halkın total yararını savunan belediyecilik anlayışı demektir. Bu da daha çok belediye hizmetlerinde kendini gösterir. Bu hizmetler belli bir kesime yönelik değil, halkın tümüne yöneliktir. Halkın ihtiyaçları, refahı ve geleceği için hizmet üretmek ve bu hizmetleri adil bir şekilde paylaştırmak, toplumcu belediyecilik anlayışının en temel koşullarından biridir. Toplumcu belediyecilik kamu yararını azami olarak gözeten bir belediyecilik türüdür ve halkın çıkarlarına öncelik tanır. İmar ve rant alanlarını halkın yararına kullanır. Bu alanları belirli çevrelerin, nüfuzlu kimselerin ve kendi yandaşlarının hizmetine sunamaz.

Toplumcu ya da sosyal belediyecilik popülizm değildir. Halka dalkavukluk yapmaz. Halkın gerçek çıkarları, ihtiyaçları ve öncelikleri üzerinden hareket eder. Hizmetlerde “seçmene rüşvet vermek” bayağılığına düşmez. Kendilerini toplumcu olarak ilan eden belediye ve belediye başkanlarının değerini politik söylem ve popüler durumları üzerinden değil, gerçek hayattaki yapıp eyledikleri üzerinden ancak değerlendirebiliriz. Bu değerlendirmede kriterlerimiz yine hak, hukuk ve adalet olmalıdır. Bu da, halkın, belediye çalışanlarının, doğa ve çevrenin, sokak hayvanlarının hakları ve hukukları karşısında nasıl durduğuyla alakalı bir bakışı ve değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır. Bu hakları pratikte de savunuyor ve bunlar için mücadele ediyorsa, toplumcu belediyeciliğin gereklerini yerine getiriyor demektir.

Toplumcu belediyeciliğin en önemli ölçütlerinden biri de, aldığı kararların demokratik niteliğidir. Toplumcu belediye yönetimleri, yıllık çalışmalarında, hesaplarında, gelir ve giderlerini oluşturmalarında, yıllık planlamalarında, projelerinde ve bir sonraki yılda önlerine koydukları hedef ve stratejilerinin belirlenmesinde mutlaka demokratik yöntem ve süreçlere tabi olmalıdırlar. Örneğin, belediye bütçesinin oluşturulmasında halkın katılımı mutlaka sağlanmalıdır. Toplumcu belediyeler mahalle ve kent meclisleri kurmalı, bunlara işlerlik kazandırmalı ve bu kuruluşların aracılığıyla, belediye bütçelerinin oluşturulması sürecine halkın katılımını sağlamalıdır. Bu söylediklerimizin hepsi de o belediyenin toplumculuğunu ortaya koyan ölçütlerdendir.

Toplumcu belediyecilikte bir başka nokta ise, belediye başkanlarının kent meclisleri vb. mekanizmalar aracılığıyla denetlenebilir olmalarıdır. Ülkemizde ne yazık ki geleneksel belediyecilik anlayışı çerçevesinden bakıldığında belediye başkan ve yönetimleri halk denetiminden uzaktır. Halka hesap vermek gibi bir kurumsal tutum yerel yönetimler kültüründe kabul görmemiştir. Toplumcu belediyecilik bu anlayışı hayata geçirmeli, denetlenebilirlik ve şeffaf bir yönetim anlayışını kalıcı kılmalıdır.

Toplumcu belediyeciliğin en önemli ayaklarından biri de kültür ve sanat etkinliklerine önem vermesidir. Kent kültürünü koruyup geliştirmek, farklı kültürlere alan açmak, yoz ve bireyci insan anlayışına karşı kolektif ve dayanışmacı insan anlayışı kültürünü oluşturup geliştirmek, yerel, ulusal ve uluslararası kültürel değer ve eserlerin halkla buluşmasının öncülüğünü yapmak, toplumcu belediyeciliğin olmazsa olmazlarındandır.

Bazı yönlerine kısaca değinmeye çalıştığımız toplumcu belediyecilik anlayışı kuşkusuz daha geniş kapsamda ele alınabilir. Biz burada bazı temel noktalara işaret ederek, şehrimizi yöneten, özellikle sol, sosyal demokrat, sosyalist vb. siyaset anlayışlarına sahip, kendilerini “toplumcu belediye” olarak tanımlayan belediyeleri ve başkanlarını gerçek anlamda değerlendirebilecek asgari bir bakış açısı oluşturmaya çalıştık. Bu bakış açısından hareket ederek kimin toplumcu belediyeci olduğunu/kimin olmadığını anlamak kolay olacaktır. Yarım hamilelik olamayacağı gibi yarım toplumcu belediyecilik de ol(a)maz.

(Mehmet Ali Yazıcı)

Mehmet Ali YAZICI

Paylaşalım