Ahlâk Üzerine Birkaç Söz
Engels şöyle yazıyordu: “Bugün bu us egemenliğinin, burjuvazinin idealize edilmiş egemenliğinden başka bir şey olmadığını; o zaman ilan edilmiş bulunduğu biçimiyle ölümsüz adaletin… burjuva adaletinde bulunduğunu… biliyoruz.”
Kapitalizmin “evrensel ahlâk” olarak sunmaya çalıştığı normlar, ilkeler, değerler ve benzeri ölçütler aslında özel mülkiyetin korunması üzerinedir. Çünkü kapitalist üretim ilişkilerinin temel çekirdeği özel mülkiyettir. Bu nedenle, özel mülkiyet ilişkilerinin her şeye damgasını vurduğu sınıflı toplum gerçekliği içerisinde “evrensel ahlâk”tan söz etmek mümkün değildir. Ancak bu durum, böylesi evrensel insanlık değerlerinin hiçbir zaman olmayacağı/oluşmayacağı anlamına da gelmemelidir. Gerçek ahlâk ancak, insanlar arasında eşitliği fiilen gerçek kılacak olan toplumsal ve maddi koşulların nesnel olarak gerçekleştiği zaman oluşup ortaya çıkacaktır. Bütün insanların aynı ahlâki değerlere sahip olabilmeleri, sınıfların ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Ancak o zaman bütün insanlar için aynı ahlâk anlayışı geçerlilik kazanacaktır. Ve bu durumun doğal sonucu olarak da ahlak denen mefhum sönümlenip ortadan kalkacak, insanlar ve toplumlar bu tür ölçüt ve kurallara ihtiyaç duymayacaklardır.
Ülkemizin yetiştirdiği önemli felsefecilerden biri olan Bedia Akarsu ise, Ahlak Öğretileri adlı çalışmasında, her ahlakın despot ve baskıcı olduğunu söylemektedir. “Ahlaktaki her doğrultu yüksek bir yaşama amacını dile getirir. Ama her biri kendi amacını en üstün görür, başkalarının da aynı savda olduklarını bilmezlikten gelir… Başkalarını kendi itaati altına almak, hatta onları yok etmek ister, bu bakımdan her ahlak despottur.” demektedir. Sınıfsız ve sömürüsüz bir toplumda ahlakın sönümlenmesi, bu despotluğa da son vermiş olacaktır.
Günümüzdeki farklı yaşam tarzlarına yönelik dinci muhafazakâr ahlaki baskının ve farklı yaşam anlayışlarını savunan kesimlere karşı faşizan saldırıların köklerini de bu despotlukta aramak gerekir.
Sınıfların ortaya çıkmasıyla birlikte ahlâki fikirlerin çatışması da gündeme gelmiş, daha genel bir ifadeyle ideolojilerin karşıtlığı ve çatışması, var olan toplumsal sınıfların çıkarlarının karşıtlığını yansıtır olmuştur. Burjuvazinin iktidarını kurma dönemlerinde bütün insanların kardeşliğinden söz ederken evrensel bir ahlâk anlayışını geçerli kılmaya çalışıyordu. Ama bunun bir aldatmaca olduğu zamanla ortaya çıktı. Feodalite karşısında ezilen-sömürülen güçlerin desteğini almak için böylesi bir hileye başvurmuştu. Burjuvazi devrimci-ilerici iken bütün insanlar adına konuşmayı ve evrensel ahlâk ilkelerini savunmayı, kendi sınıfsal çıkarları için ahlâksızca kullanıyordu. Burjuvazinin yalan söylediği kısa sürede belli oldu. “Bütün insanlar kardeştir”den faşizme ve ırkçılığa evrilmesi, burjuvazinin evrensel değerlerin taşıyıcısı olamayacağını da ortaya çıkardı.
Evrensel ahlâk ve insanlık değerlerinden söz edebilmek, insanlar arası eşitsizliklerin, daha doğrusu sınıf farklılıklarının ortadan kalkmasıyla olanaklıdır. İşte o zaman, tek bir ahlâktan (komünist ahlâktan) söz edebiliriz. İdealist düşünceye sahip olanlar, nesnel gerçekliği görmezler ve sadece metafizik ahlâk anlayışını, fetvalarla yaymaya çalışırlar.
Karnı aç olan bir insanın yiyecek çalmaması mümkün değildir ve bunu, “ahlâki zekâ”yla (ne demekse) ya da dinsel inançla engelleyemezsiniz. O halde evrensel, yani tamamıyla insancıl olan bir ahlâkın zaferine nesnel olarak yol açan, idealistlerin ucuz tekerlemeleri değil, proletaryanın burjuvaziye karşı (ve sözde evrensel ahlâkına karşı) devrimci savaşımıdır. Bu evrensel ahlak, bugün bizim için akıl almaz bir şey de değildir.
Verili şartlarda bile devrimci değerlere sahip olan ve yaşamına geçiren insanlar arasında rahatlıkla kendine hayat bulabilir. Bu ahlâk anlayışının ilkeleri, kardeşliktir, dayanışmadır, paylaşımdır. Şeyh Bedrettin’in dediği gibi, “yârin yanağından gayri, her şeyde hep beraber” olabilmektir. Kapitalist toplum içinde de, devrimci sınıfın (proletaryanın) ahlâkı, örgütlü bir yaşam içerisinde devrimci mücadeleyle paralel olarak ete-kemiğe bürünebilir.
Tüm dünyada, sosyalist devrimlerin zafere ulaşmasıyla ancak evrensel bir ahlâk anlayışına ulaşabilir. Bunun yolu da proletaryanın kapitalizmi yıkıp ortadan kaldırarak ve insanın insan tarafından sömürüsüne son vererek, yeni bir dünya kurmaktan geçer.
Kapitalist düzen, içerisinde uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarını taşır ve varlık koşulu da buna bağlıdır. Bu uzlaşmaz çelişkiler ancak sosyalist devrimle çözülür ve evrensel sosyalist ahlâk bunun üzerinden gelişir. Devrimci sınıf ahlâkı bunun ilk biçimini teşkil eder. Gerçek anlamda sınıf dayanışmasını kavramış proletarya, kendi içinde sorunlar yaşamaz. Bilinçsiz ve lümpen proleter kesimlerin kendi aralarında yaşadıkları çatışma ve sorunları, işçi sınıfının ve çalışanların ahlâkı olarak göstermeye çalışmak, yaşadığımız sınıflı toplum gerçekliği içerisinde, emekçi insanlara yapılmış en büyük haksızlıktır. (Politika Dergisi)
(Mehmet Ali Yazıcı)