Mehmet Ali YAZICIPolitikaSlider

Dev-Genç Mücadele Demektir

Genel olarak toplumsal muhalefet ve özelde gençlik mücadelesi açısından ele alındığında Dev-Genç örgütlenmesi önemli bir tarihsel dönemeç ve köklü bir devrimci geleneğin başlangıç noktasını oluşturur. Bu gerçeği geçmişte kalan yarım asırdan fazla süren mücadele pratiği defalarca doğrulamış, Türkiye Devriminin stratejisi de Dev-Genç kalkışmasıyla çizilmiştir.

Dev-Genç’in mücadele içerisinde boy verdiği dönem, dünyada 1968 olayları olarak bilinen, çoğunluğu gençlerden oluşan, ama hareketin geliştiği ülkelerde sınıflar mücadelesinden kopuk olmayan bir başkaldırı ve isyan dalgası yaşanıyordu. 1960’lı yılların sonuna doğru ülkemiz de bu gelişmelerden etkilenmeye başladı. Toplumsal muhalefet ve başta gençlik olmak üzere kitle hareketlerinde önemli gelişmeler yaşandı. Gençlik hareketinin de, başta üniversite gençliğinin akademik, ekonomik ve demokratik mücadelesi ve talepleri ekseninde yükselerek toplumun diğer kesimlerinin istemleriyle örtüşmesi, muhalefet hareketinin ön saflarında yer almasını bir zorunluluk haline getirdi. Dev-Genç örgütlenmesi işte bu koşullarda gençliğin bağımsız hareketi olarak ortaya çıktı ve kısa sürede gelişerek muhalefetin tümünü kucaklar hale geldi.

Toplumsal muhalefet ve mücadelenin yükselmesi ve kitle hareketlerindeki gelişme, beraberinde siyasi ve örgütsel sorunları da getirdi. Bu dönem ortaya çıkan siyasi yaklaşımları kabaca iki başlık altında toplamak mümkündür. İlki, TİP’in başını çektiği, orta ve küçük burjuva kesimlere dayanan Parlamentarist anlayış, diğeri ise TİP’in dışında yer alan ve solda daha etkin denilebilecek kesimlerdi. Bunlar da yine orta ve küçük burjuva kesimlere dayanıyorlardı ancak demokrasi mücadelesini ve aktif mücadeleyi öne çıkarıyor, sosyalizme varabilmek için de, varolan demokrasinin sınırlarının genişletilmesini savunuyorlardı.

Dev-Genç’in içinde mayalandığı FKF de önceleri sosyalizm, genellikle TİP çizgisinde popülizm ve sendikalizm karması, aydınlar arası bir entelektüel uğraş karakteri taşıyordu.

Mücadele nin gelişmesi ve Marksist-Leninist ideolojinin yaygınlaşmasının etkisiyle birlikte FKF’de hızla çözülme başladı. Faşist saldırılara karşı aktif mücadeleden yana işçi ve emekçi kesimlerin yanında yer almayı savunan yeni bir anlayış gelişiyordu. Toprak işgallerinde yoksul köylünün yanında yer alarak, 6. filoya karşı anti-emperyalist uyanışı aktif olarak örgütleyerek halka yakın ve çoğu zaman iç içe geçmiş ilişkiler kuruluyordu. İdeolojik, politik ve örgütsel gelişkinliğin artmasına paralel kitle bağları da gelişiyordu.

Bu gelişmeler beraberinde siyasi tercih ve netleşmeleri de getiriyordu. İdeolojik, politik ve örgütsel ayrışmalar ortaya çıktı ve buna uygun saflaşmalar yaşandı. Bu durum doğal olarak FKF’ye de yansıdı. Ve bu tartışmaların sonucunda 4. kurultayında FKF, DEV-GENÇ adını aldı.

15–16 Haziran işçi eylemlerinde olduğu gibi Dev-Genç aktif olarak ezilen, sömürülen ve baskı gören kesimlerin yanında yer aldı. Başta üniversiteler olmak üzere gençliğin yaşadığı sorunların ülke gerçeklerinden kopuk olmadığı, dolayısıyla ülkenin siyasal gerçeklerinden uzak, bağımsız bir gençlik hareketinin düşünülemeyeceğini bilince çıkardı. Buna göre duruş noktaları oluşturdu. Bütün eylemlerinde görülen siyasi içerik Dev-Genç’in önemli belirleyeni oldu: O, yaşamın bütün alanlarında ezilen halkların yanındaydı.

Karadeniz’de fındık ve çay üreticisinin tefeciye karşı mücadelesinde o vardı. Ege’de tütün işçisinin sömürücülere karşı direnişinde, toprak işgallerinde, fabrika işgallerinde, köyünden kopup gelmiş ve bir göz gecekondusunda yaşama tutunmaya çalışan gecekondu halkının sorunlarının çözümünde, Kürdistan’da ezen ulus egemenlerine karşı ezilen ve yok sayılan mazlum Kürt halkının vermiş olduğu kimlik kavgasında, üniversite boykotlarında, kısacası hep ezilen, sömürülen ve haksızlığa uğrayanların yanında yer aldı.

Dev-Genç’in mücadele tarihi önemli pratik derslerle doludur ve bugün gençlik mücadelesi için bir “hazine” işlevi görmeye devam etmektedir. Her politik ve örgütsel çevre Dev-Genç’i kendi penceresinden bakarak değerlendirip sahip çıkıyor görünse de, önemli olması gereken mücadele geleneğini, azim ve kararlılığını bugünlere taşıyabilmektir.

Dev-Genç’in mücadele pratiğini kavrayarak günümüz koşullarında ete kemiğe büründürmek olanaklıdır. Kuşkusuz, bugün için aşılmış yanları vardır. Engels, “Modern Sosyalizmi biraz olsun derinlemesine irdelemek isteyen bir kişi, hareketin aşılmış görüş açılarını da öğrenmelidir.” diyordu. Bu belirleme geçmiş devrimci mücadele ve sınıflar mücadelesi tarihinin bütünü için de geçerlidir.

Dev-Genç işçi sınıfının kendi bağımsız siyasi örgütlenmesinin olmadığı dönemde bir parti gibi mücadelenin ön saflarında yer almıştır. Ama bu durumda asla kendisini bir proletarya partisi olarak görmemiştir. Dev-Genç’in örgütlediği gençlik ağırlıklı eylemler hiçbir şekilde işçi sınıfı hareketine özdeş sayılamaz. Göz ardı edilmemesi gereken olgu her iki hareketinde paralel gelişmesi, işçi sınıfı ideolojisinin benimsenmesi, sınıf eksenli toplumsal muhalefetin ve gelişen mücadelenin önemli bir bileşeni olmasıdır. Gençlik, bizim anladığımız şekilde bir işçi sınıfı partisinin olmadığı bugünkü koşullarda bu işlevi tekrar yüklenebilir. Yeter ki istensin ve bu doğrultuda hareket tarzları yaratılsın. Türkiye’nin objektif ve nesnel koşulları buna uygundur.

Bugün yine anti-emperyalist bir çizgide ve gerici, faşist saldırılara karşı aktif tavır alışla gençlik mücadelesi toplumsal muhalefet içerisinde önemli bir etki gücüne sahiptir. Bunu doğru kanallara akıtarak, bağımsız bir gençlik hareketi yaratmak düşünüldüğü kadar zor değildir. Gençlik, geçmişten öğrenmesini bilerek ve Dev-Genç geleneğinin yaratmış olduğu siyasi kültür ve kararlılığı kuşanarak, bugün de aynı tarihsel misyonu yerine getirmesi ve gelişen kitle hareketlerine öncülük etmesi mümkündür. Bu da geçmişi olduğu gibi tekrar etmek değil, gençliğin irade gücü ve kararlılığını bugüne taşıma şeklinde olacaktır.

(Mehmet Ali Yazıcı)

Mehmet Ali YAZICI

Paylaşalım