ARŞİVMehmet Ali YAZICISlider

YUSUFELİ BELEDİYESİ KENT MECLİSİNİ HAYATA GEÇİRMELİDİR

Bilindiği gibi, 50 yıl gibi çok uzun bir aradan sonra Yusufeli’nde CHP, az bir farkla da olsa belediye başkanlığını kazanarak muhafazakar-milliyetçi çevrelerin geleneksel ezberini bozdu. Yusufeli halkı büyük bir başarıya imza attı. Bu başarının ortaya çıkmasında elbette ki Yusufeli’nde rantın bitmesi nedeniyle AKP’nin seçime yüklenmemesinin payı olabilir. Devletin ve şirketlerin elini çektiği, yeni yerleşim yerinde birçok sorunun olduğu bir dönemde, önümüzdeki beş yılın zorlu geçeceği açıktır. Bu noktada, seçilen yeni başkanın sorumluluklarının artacağı ve karşılaşacağı zorlukların çoğalacağı şimdiden tahmin edilmeli, yeni yönetime sahip çıkılmalıdır. Konumuz kent konseyi olduğu için bu konuyu başka bir yazıya bırakıyoruz.

Yeni seçilen yönetimin ivedilikle ele alması gereken konuların başında, önceki yönetimin göstermelik bir şekilde karar aldığı ve hayata geçirmediği “Yusufeli Kent Konseyi” kararını hayata geçirmek olmalıdır. Bu konsey, sosyal belediyeciliği savunan CHP’nin anlayışına da uygundur. Eğer Yusufeli’nde elli yıllık bir aradan sonra yeni bir değişim-dönüşüm başlatılmak isteniyorsa, bunun en önemli dinamiklerinden biri, Kent Konseyi olacaktır.

Kent Meclisleri, Kent Konseyleriyle aynı anlam ve içeriğe sahiptir. Zaten ilgili yasada da “Kent Konseyi” olarak adlandırılmaktadır. Kentin sorunlarının belirlenmesi ve çözümleri çerçevesinde yerel yönetimin çalışmalarına halk katılımını sağlamak ve çalışmaların denetimini yapmak için en alt düzeydeki yerel yönetim biriminden (köy, mahalle) yukarıya doğru örgütlenerek gelişen halk inisiyatifi temsilcileri ile diğer bileşenler ve uzmanlardan oluşan meclislerdir. Burada halk katılımı, mahalle komiteleri üzerinden de sağlanabilir. Yasal çerçevesi; tanımı, organları, görev ve sorumlulukları 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 76. Maddesinde çizilmiştir.

İlgili kanun bu konuda şöyle demektedir: “Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır. Belediyeler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin, etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir.” Kent Konseyi kararları yerel yönetimler için tavsiye niteliğindedir. Bu kararları uygulamaya geçirip geçirmemek, yerel yönetimlerin kendi inisiyatifindedir.

Yasada belirlenen Kent Konseyleri katılımcı profili ise şu şekilde verilmektedir: Valilik(İlçelerde Kaymakamlık), Belediyeler, Üniversiteler, Kamu Kurum ve Kuruluşları, Kamu kurumu niteliğindeki Akademik Meslek Odaları, İş Hayatı Meslek Odaları, Siyasi Partiler, Sendikalar, Vakıflar, Muhtarlıklar, Dernekler (Teknik, Ekonomik, Sosyal, Kültürel, Sportif, Hemşeri Dernekleri).

Daha sonra çıkarılan ve belli aralarla revize edilen Kent Konseyleri Yönetmeliğine göre, Kent Konseyleri Belediyelerin öncülüğünde kurulur fakat bu kuruluşlara, yani kent konseylerine sadece temsilci gönderebilir. Bu temsilcilerin oranı ise, Belediye Meclis Üye tam sayısının %30’unu geçemez. Yönetmeliğin, “Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar” bölümünün “d” bendinde, “Meclis üye tam sayısının yüzde 30’unu geçmemek üzere, belediye meclisinin kendi üyeleri arasından seçeceği temsilcileri” Kent Konseyine üye olarak gönderebilir denilmektedir. Belediyeye bağlı bir kuruluş olarak faaliyet yürütmesi söz konusu bile değildir. Kent Konseyleri yerel yönetimlerin girişimleriyle oluşturulan, ancak onlardan bağımsız, kendi ilke ve amaçları doğrultusunda hareket eden kuruluşlardır.

Kent Meclisleri günümüzdeki tanım ve şeklini, 1992 yılında, Brezilya’nın Başkenti Rio’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Yeryüzü Zirvesinin en önemli sonuçlarından biri olan “sürdürülebilir kalkınma” kararıyla almıştır. Gelecekten ödün vermeksizin günümüz kuşaklarının ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir kalkınma modeli olan “sürdürülebilir kalkınma”, 20. yüzyıl sonlarına doğru dünya gündemine girmiş ve imzalanan uluslararası antlaşmalarla uygulamaya sokulmuştur. Antlaşmayı imzalayan ülkelerin bu karara ne kadar uydukları ise ayrı bir tartışma konusudur.

Bu plandaki genel amaç, her insanın temel ihtiyaçlarını karşılayarak, daha iyi bir hayat beklentisini yerine getirmeye yöneliktir. Çevre ile ekonomik ve teknolojik gelişmeler arasındaki ilişkilerin, iyi planlanmış bir kalkınma modeliyle mümkün olduğu tespiti yapılmış, ülkelerin “temiz çevre” bilincine uyumluluk içinde olması istenmiştir. Çünkü büyümenin ve gelişmenin hangi düzeyden sonra çevresel felaketlere yol açtığı, kentlere ve insanlara nasıl zarar verdiği kesin değildir. Bu nedenle, ekonomik ve sosyal yapı ile çevre etkileşiminin bütüncül bir şekilde değerlendirilerek bugünkü ve gelecekteki nesillerin, kalkınmanın getirdiği fırsatlardan adaletli bir şekilde yararlanmasının sağlanması, sürdürülebilir kalkınmanın temel amacını oluşturmuştur.

Bu karar, ilke haline getirilmiştir ve içinde yaşadığımız yüzyılın da temel belirleyeni olmaya devam etmektedir. Rio kararlarının uygulanabilirliğini sağlamak için değişik alanlarda eylem planları hazırlanmıştır. BM tarafından “Gündem 21” adıyla kabul edilip onaylanmıştır. Kent Meclisleri de bu kararlar içerisindedir.

Türkiye’de ise 1997 yılında, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı desteğiyle başlatılmıştır. Daha sonraki yıllarda “Türkiye Yerel Gündem 21” Programına dönüştürülmüştür.

Kent Meclisleri ya da Kent Konseyleri, toplumsal alanda demokrasinin ve demokratik gelişmenin önemli bir adımıdır. Yasada belirlenen katılımcı kesimlere bakıldığında güçlü bir katılımcı profiline sahip olmasına rağmen esas gücünü, kentin gerçek sahibi olan yerel halktan alır. Demokrasinin en önemli işleyiş ilkelerinden biri olan “demokratik merkeziyetçilik” esasına göre çalışır. Kararlar aşağıdan yukarıya doğru alınır ve uygulama yukarıdan aşağıya doğru gerçekleştirilir. Başka bir ifadeyle, sorunlar ve çözüm önerileri halktan gelir. Uygulama ve sorunların çözümüne yönelik adımlar ise yukarıdan, yani yerel yönetimler tarafından atılır. Kent Konseylerini “Genişletilmiş Belediye Meclisleri” olarak tanımlamak da mümkündür.

Kent Meclisi toplumun demokrasiye duyduğu ihtiyaçtan ve kendi kendisini yönetme arzusundan doğmuştur. Eski Yunan ve Roma’da ortaya çıkmış ve site devletlerinin olduğu dönemden günümüze kadar gelmiştir. Bugün arena olarak bildiğimiz alanlar aslında kent meclislerinin toplantı yaptıkları yerlerdir. Anadolu’nun birçok site devletinde de bu tür yerler mevcuttur.

Çağın bir gereği olarak artık insanlar yaşadıkları bölge ya da kentte, kendileriyle ilgili olan her olayın içinde olmak istiyorlar. Alınan kararların karar alma süreçlerinde yer almayı talep ediyorlar. Şimdiye kadar, yaşadıkları kenti ve kendilerini ilgilendiren sorunların çözümüne dair karar alma süreçlerinde, seçilmiş olan kişilerin dışında oldukları için, katkı sunacak yol ve imkânları sınırlıydı. Kent Meclisleri halka kapanan bu kapıyı açmak için geliştirilmiş önemli bir araç ve projedir. Yaşadığı kente sahip çıkmak, kent ve kent yaşamıyla ilgili sorunların çözümüne dair karar alma süreçlerinde aktif olarak yer almak, çözüm önerileri sunmak ve bazı projelere ortak olmak, o kentte yaşayanların en doğal hakkıdır.

Kentsel yaşamda insanlar yerel yönetimlere isteklerini bu güne kadar ya bireysel ya da sivil toplum kuruluşları kanalıyla yapıyorlardı. Şimdi ise farklı amaçlar için seslerini doğrudan duyurmaya çalışıyorlar. Gerek tek bir birey olarak gerekse sivil toplum kuruluşları aracılığıyla bir araya gelerek Kent Meclislerinde sorunlarını dile getiriyorlar. Bunun yanı sıra, sorunların çözüm süreçlerinde de, yerel yönetimlerle birlikte olmaya gayret ediyorlar. Bu gelişme, ilçemizde ki toplumsal ve demokratik yaşam için önemli bir kazanımdır. Yeni başkan ve yeni yönetim bu kazanımı hayata geçirmeli ve ilçemiz için kalıcı kılmalıdır.

“-Belediye olan her yerde kurulması gereken Kent Konseyleri, kendi yörelerinde en önemli “TOPLUMSAL KURULUŞ” haline gelebilmelidir.

-Kent Konseyleri, halkın ve toplumsal örgütlerin katıldığı, çözümlerin üretildiği, düşüncelerin yönetimlere aktarıldığı, kentin dinamiklerini kapsayan “DEMOKRASİ PLATFORMU” olmalı, gereksiz ve anlamsız çekişme ve tartışma ortamları haline getirilmemelidir.

-Kent Konseyleri, görüş beyan edilen, öneriler sunulan, gönlünce değil, gönüllü olarak çalışılan, kent insanının ve kurumlarının sahiplendiği “YEREL DEMOKRATİK BULUŞMA NOKTASI” olmalıdır.

-Kent Konseyleri, kentin tüm dinamiklerini kapsayan bir “ÇATI KURULUŞU” olmalı, belirli kesimlere değil, “HERKESE ve HERKESİME HİTAP” edebilmelidir.

-Kent Konseyleri, “ORGANİZASYON ve KOORDİNASYON GÖREVİ” yapmalıdır.

-Kent Konseyleri bünyesinde kentin öncelikli sorunları doğrultusunda “KATILIMA ve ORTAKLIĞA DAYALI PROJELER” üretilmelidir.

-Kent Konseyleri “TOPLUMSAL DENGE ÇİZGİSİ ANLAYIŞI” ile demokrasi kültürünün geliştirilmesi, uzlaşma ve hoşgörü anlayışının geliştirilmesi, sosyal hayatta insan ilişkilerinin geliştirilmesi, özgürlükler ve insan haklarının geliştirilmesi için; belirli kesimlere değil, “HERKESE ve HER KESİME AÇIK” çalışmalıdır.

-Kent Konseylerinde “TEMEL PRENSİPLER” olarak, “Demokrasi, Hukuk, İnsan Hakları ve Özgürlükler” esas alınmalıdır.” (Bursa Kent Konseyi El Kitabı, Sf.7)

Beklentimiz ve temennimiz odur ki; Yusufeli Kent Meclisi(Konseyi) de bu ve benzeri ilkelerden yola çıkarak, meşruiyetini tüm kesimler için sağlar, varlığını tarihsel olarak tescil ettirir, kabul görür ve ilçemizin yerel yönetimler tarihinde hak ettiği yeri alır.

Mehmet Ali YAZICI

Paylaşalım