Yunus’un Evrensel Nefes’i
Girdüm ışkun denizine bahrileyin yüzer oldum, Geşt idüben denizleri Hızır’layın gezer oldum. / Yunus
Adnan Cangüder, Yunus’un yaşamı ve düşünsel gelişim sürecinden hareketle Alevi-Kızılbaş inancının temellerini ortaya koyar. Dünya insanı Yunus’un düşünce sistematiğini paylaşırken Alevi – Kızılbaş düşünce sistemi ve ritüellerini anlamlandırır.
Yunus, hiçbir ırksal guruba ve topluluğa bağlanmaz ve bağlılık göstermez. O bir dünya insanıdır. Yunus’un İslama uyarmalarını örnekler. Yunus’a atfedilen İslamik söylemli şiirleri ayrı kodlar. Yunus’a ait Nefesleri kronolojik ve Yunus’un gelişim tarihiyle okuyucularla paylaşmıştır.
İslam ve Osmani musafı sorgular. Osmani musafın Yunus’un nefesleriyle var olan uyumsuzluğu örnekler. Bu bakımdan bir İslam eleştirisi olması yanında bir din eleştiridir; İslam dini kendisini mükemmeliyet içerisinde gördüğünden dolayı felsefeyi, aklı ve diğer bütün insani hümanist düşünceleri reddeder. Bu reddedilmeyi kabul etmeyenleri ise İslama ve Osmanı musafa karşı düşman gördüğünden dolayı katledilmesini ve allahın yolunda malı ve canı ile savaşmasını emreder. (Nisa-Kadın Suresi, ayet 95, Enfal-Ganimet Suresi, ayet 72, Tevbe Suresi, ayet, 19,20,41,44, Hac Suresi, ayet 78) Yukarıda kısaca ayetler ile anlatımını yapmaya çalıştığımız bu açıklamaya en iyi örnek ise Afganistan‘daki Taliban ve Suriye‘deki İşid örgütlenmesi ve yapılanmasıdır.
Yunus’un haberciyi/peygamberin reddini örnekler. Dinsel bağnazlıkla ilgili nefesleri sıralayıp anti-hümanizmin altını çizerek, İslamın barış dini söylemini sorgular. Meyhane ve 40’lar meclisi metaforunu irdeler.
Ardıllarının İslamileşmesini koşulların değişmesini örneklerken yanlış tarihi söylemi gözler önüne serer. Yunus ile karıştırılan ardıllarını listeleyerek, Yunus’un Nefes’lerini diğerlerinden ayırır. Yunus’un kitaplarındaki Nefeslerini kronolojik ve konularına göre tasnif ederek Yunus’un dolayısıyla Alevi – Kızılbaş inanç sisteminin gelişmesini paylaşır.
Yol düşkünlerini sayar, ikbal ile Osmanlıya yanaşıp toplumlarına sırt çeviren kişileri örnekler, Celali İsyanlarına ve toplumsal temellerine değinir. Bu bakımdan Çalışma yoğun bir mikro tarih örneğidir.
İslamın Yunus’a düşmanlığını örnekler. Ebussuud Efend’inin Yunus’a ve ardıllarına karşı vermiş olduğu öldürülme fetvasının halen geçerli olmasının, İslamın yunus’a karşı düşmanlığının halen geçerli olduğunun kanıtı olarak sunar. Ebussuud Efendi’nin fetvalarının geçerliliği katliamları ve pogromları günümüze taşımaktadır.
Osmani musafı sorgularken, Kuranın yazılma sürecinden kaynaklı ikilemlerini, Kuranda tanımlanan Allahın vasıflarının içerik analizini yaparak, “Bu İslam değil” söylemini Kuranın sözleriyle çürütür.
Çağdaşı Mevlana ile karşılaşmalarını ve sohbetlerini nakleder. Mevlana ile düşünce yapısı ve yaşam felsefesini karşılaştırır. Yunus’un gözünden mesnevi analizinin paylaşımı çalışmanın en önemli bölümüdür. Mesnevi, Osmanı musafın ayet ve surelerininin, neden ve nasıl ortaya çıkıp söylendiğinin, Mevlana‘nın gerek kendi bilgisi dahilinde gereksede yaşadığı olayların oluş hikayeleri ile anlatıp yazdığı bir kitaptır. Anlattığı bu hikayeler, olaylar akıl ve mantık dışı ilimden ve bilimden uzak anlatımlardır.
Mevlana başta olmak üzere bir çok kişi ile ilgili kafa karışıklığını giderir. Çarpıtılan tarihi olayları örnekler; Yunus Emre yaşadığı dönemin bütün siyasi ve toplumsal hareketlerinden etkilenmiş, gerek Moğol zulmüne gerekse de Selçuklunun zulmüne ve haksızlıklarına karşı Nefes‘lerini korkusuzca dile getirmiştir. Mevlana, Selçuklu sarayında, zenginlerin sofrasında, Farsça beyitlerini ve şiirlerini yazıp söylerken Yunus Emre ise hem halk arasında hemde gezdiği yerlerde Türkçe, Farsça ve Arapça zengin ve saray karşıtı Nefes‘lerini dile getirmiştir.
İnanç sisteminin batıni karakteri, Alevi – Kızılbaş inanç sistemi ile ilgili bilgileri sınırlar bu bakımdan inanç sistemi pratiğine dair önemli bilgiler paylaştığı gibi, Nefeslerin kodlanarak paylaşılması, Alevi – Kızılbaş literatürü zenginleştirmiştir.
Çalışmada Alevi – Kızılbaş toplumun asimilasyon sürecine dair çarpıcı örnekler verilir. Çalışma birçok Alevi – Kızılbaş araştırmacılarına karşı radikal bir eleştiriyi barındırırken, Yunus’un değerlendirilmesine yeni anlamlar katmıştır. Yunus’u anlamayan, anlamak istemeyen ve Yunus’u anlaşılmaz kılan İslamist – Türkçü yazarların Türk dili, Türkleşme, uluslaşma temelli anlatımlarını ve değerlendirmelerini deşifre eder. Yunus incelemelerindeki yanlışları sergileyerek, gerçeklerden ve gerçeklikten koparılmasını örnekler; Zulme başkaldırı zincirinin halkası olan Yunus’u bu zincirden koparma bu çalışmaların ortak noktasıdır. İslamist ve Türkistlerin Yunus Emre’yi Türk kültürü ve İslam dini içinde dünyaya bir armağanmış olarak tanıtmaları aslında Yunus Emre’nin Alevi Kızılbaş kimliğini gizlemek ve perdelemek amacıyla yürütülen politikalardır. Bu çalışmaların ortak noktalarından biri de Yunus Emre’nin batıni Nefes’lerindeki laiklik olgusunun görülmez olmasıdır.
Cangüder, Yunus Emre yaşamının ileriki bölümlerinde dünya işleri ile Yol ve Öğretiyi birbirinden ayırarak İslamist çizgiye karşı bir duruş sergilemesine de çarpıcı örnekler verir. Yunus Emre, halkın içinde fakirden ve yoksuldan yani ezilenden, mazlumdan yana ezene, sömürene karşı yaşamış ve mücadele etmiş bir insandır.
Çalışmada, Yunus, Nefeslerinin ilahiye dönüştürülmesine kızmış gibidir. Cangüder, egemen Yunus anlatısındaki Yunus’u temizler arındırır. İslamcı tanımlar ve açıklamalardan uzaklaştırır. Alevi- Kızılbaş kutsallarının Osmani musaf karşıtlığını örnekler. Cangüder’in , Yunus’u İslamcı tahakkümden kurtardığını rahatlıkla söyleyebiliriz; Mekke‘de yaşadığı dönem içerisinde Kadınların Cariye olması, Ganimet, Allah için Savaşma, İslam dinine inanmayanların helak olması ve cehennemde ateşlerde yanması gibi sureleri Mekke’de söylemez iken Medine‘ ye göç ettikten sonra bu tür sureleri defalarca söyleyecektir. Sizlere Osmanı musaf noktasında sunduğumuz örneklerin sonucunda Yunus Emre gibi bir insanın Osmanı musafı bu şekilde kabul ederek yaşamı boyunca inanması ve kabul etmesi imkasızdır ki Nefes’lerinde de Osmanı musafı reddetme durumunu açıkça belirtmiştir.
Dönemin siyasal ve sosyal niteliği ve ilişkileri mercek altına alınmıştır. İnanç sistemi üzerinden dönemin irdelendiğini de söyleyebiliriz. Yunus’un devlete karşı duruşu net olarak tasvir edilmiş dönemin isyan ruhu ve isyanların niteliğini paylaşılmıştır.
Gitti beyler mürveti, binmişler birer atı,
Yediği yoksul eti, içtiği kan olmuştur.
Etnik çeşitlilik içinde yetişen bir genç olarak, farklılığın zenginliğinin ayırdında olduğu gibi, azınlığın çaresizliğinin de farkındadır.
Alevi – Kızılbaş ritüellerin yanında tanımlara anlamlar katarak Yol ve Öğretiye kazandırdığı anlaşılırlık, yeni nesillere öğretici ve yol gösterici bir çalışmadır. Batıni inanç sisteminin ‘bilinmezlikleri’ni paylaşması şehirleşme sürecinde genç Alevi – Kızılbaş nesil için yol gösterici bir kılavuz olduğunu söylemek de abartı değildir. Özellikle sol’un istismar ettiği düşünülen Alevi – Kızılbaş gençliği için atalarının inanç sistemini bilmek açısından da önemli bir çalışmadır. Yanlış anlamaları düzeltici bir işlev yükümlenir. Yolun ve Öğretinin batıni dilini yeni nesille paylaşması yanında süregelen yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırır. Yolun ve öğretinin dilini ve söylemini paylaşması bir anlamda geleneğin yeni nesillere aktarılmasıdır. Çalışma bu bakımdan rehber niteliğindedir. Büyük bir eksikliği ortadan kaldırmıştır.
Alevi – Kızılbaş kutsalların ve kutsallıklarını bilmeyenlerle paylaşması, bu değerlerin genç nesillere ulaşmasını, geçmişini anlaması ve köklerini tanımasını sağladığını da ekleyebiliriz. Yunus Emre Nefes’lerinde Alevi inancı ile Bektaşi Yol süreğinin kendi dönemine ve günümüze ait olan bütün Yol ve Öğreti kurallarını dile getirmiştir. Alevi Kızılbaş inancının ve öğretisinin yazılı edebiyatı Yunus Emre ile gerçek yerini bularak hayata kavuşmuştur.
Oruc, namaz, haccü zekat zühdü taat, kadrü berat, Ben bunların cümlesini aşka veririm kime ne… gibi Yunus’ta cisimleşen tek tanrı ve İslam dışı tanımlamalar Yunus’u İslamdan uzaklaştırır. dolayısıyla Alevi – Kızılbaş inancını da; Alevi Kızılbaş inancında teslimiyet veya teslimiyetcilik, şükürcülük, korku ile allah inanma ve kadercilik asla yoktur. Alevi Kızılbaş inancı sorgu ve sorgulama üzerinden kendini yaşatmış ve günümüze kadar taşımıştır. Yunus Emre‘nin bile allahı sorguladığı ve yargıladığı bir noktada İslam ve müslüman olduğu düşüncesi ise havada kalmaktadır.
Cangüder’in İslam eleştiri radikaldir; Osmanı musaftaki allahın bir diğer ilginç vasfı ise devamlı geçmişi anlatması ve tarif etmesi ama gelecekten hiç bir şekilde bahsetmemesi ve açıklamamasıdır. Osmanı musafın allahında geçmiş vardır ama gelecek yoktur.
Yunus’tan doğru, tek tanrılı dinlerin revizyon ihtiyacını nefeslerden örnekler. Yunus’un Kırklar Cemi metaforu ile Muhammed’in peygamberliğini sonlandırır. Peygamber ve kitaba ihtiyacı ortadan kaldırır.
Cangüder, Yunus Emre Hakk ile Hakk olmuş, kulluğu reddetmiş, insanı Hakk ile bütünleştirip, bütün insanların ezilmeden ve sömürülmeden ortakça yaşayabileceği, herkesin kendi inancını yaşayabileceği bir dünya özlemini ve hedefini kendinde taşımış, yaşamış ve yaşatmıştır. Sözleriyle Yunus’un evrenselliğini öne çıkarır. Nefesleriyle Yunus evrensel bir çağrı yapar.
Adnan Cangüder elinizdeki kapsamlı çalışmasıyla Yunus’un yüz yıllar öncesinin evrensel nefesini günümüze taşımış, yalanın dehlizlerinde gün ışığına çıkartmıştır.
Yunus’tan doğru yol gösterme ile sözü noktalayalım:
Günümüz Alevi Kızılbaş toplumunun özgürlüğü ve kurtuluşunun olmazsa olmaz başlangıcı ancak, tek tanrılı dinler ile İslamın allahından kurtulmakla başlayacaktır.
Sait Çetinoğlu
19.12.2022