ARŞİVMehmet Ali YAZICI

Küreselleşme

Kanada kökenli ABD’li yazar, iletişim bilimci ve düşünür Marshall McLuhan, çok önceden dünyanın “Global Köy” (The Global Village) olduğunu yazmıştı. Bundan kastı, Dünyanın; ülkelerin ve insanların ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal açılardan, iletişim araçları sayesinde birbirlerine yakınlaşması, iç içe geçmesi ve bir bütün olmaya yönelmesi ve bu doğrultuda ilerlemesidir.

Teknolojide,  özellikle iletişim araçları ve teknolojilerinde ki gelişmeler ile birlikte, değişen, gelişen ve farklılaşan dünya düzeninde birçok yenilikler, farklı ilişki biçimleri ve yaşam anlayışları ortaya çıkmıştır.

Her şeyden önce küreselleşme döneminde, iletişim olanaklarının artmasıyla birlikte ve internet sayesinde dünya küçülmüş, küresel bir köy halini almıştır. İletişimin kolaylaşması, sınırların ortadan kalkmasına ve ulus devletlerin, resmi ülke sınırlarının zayıflamasına neden olmuştur. Bugün anında, dünyanın her tarafından insanlarla iletişime geçebilir, sorunlarınızı paylaşabilirsiniz. Bu iletişimde sizin milliyetinizin ya da bulunduğunuz ülkenin ve bu ülkenin resmi coğrafi sınırlarının bir önemi yoktur.

Ekonomik ilişkilerde de durum aynıdır. Küreselleşme dünyayı “tek bir fabrika” haline getirirken aynı zamanda da “tek bir pazar” olmasını sağlamıştır. İnsanlığın en temel sorunu olan tüketim küreselleşirken, işgücünün serbest hareketi ise engellenmiştir. Bir başka deyişle, sermaye güçleri küresel hareketlerinde özgürken işgücü ve emek hareketleri sınırlandırılmıştır. Üretim, tek bir fabrikaya dönüşen dünyada parçalara ayrılmış, emek değerin en düşük olduğu bölgelere, emek yoğun ürünlerin üretimi taşınmış, sonra bütün bu parçalar bir araya getirilerek montajlanıp pazara sürülmüştür. Bundan dolayı küreselleşmeye “günümüz emperyalizmi” diyenler de vardır.

Doğada ve toplum hayatında hiçbir şey nedensiz ortaya çıkmaz. Küreselleşme de durduk yerde ortaya çıkan bir olgu değildir. Küreselleşmenin birçok nedeni vardır. Günümüz yazar ve düşünürleri bu nedenleri genel olarak üç başlık altında toplamaktadırlar:

1-Teknolojide ki gelişmeler: İletişim teknolojilerinde ki gelişmeler dünyada ki mekan, mesafe ve uzaklık kavramını ortadan kaldırdı. Eskiden mekan ve bulunduğu yer boyutuyla uzakta olan her şey yakınlaştı. Bu durum kendini ilk olarak para piyasalarında hissettirdi.  Büyük güçlere ait mali sermaye dünyanın her yerine yayılmayı başardı ve dünyayı bir ahtapotun kolları gibi sardı. Enformasyon teknolojilerinin hızla yayılması küresel etkileşimi ve dönüşümü hızlandırdı.  Finans oligarşisi, mali piyasalar ve sermaye güç kazandı. İletişim, medya ve mali sermaye alanlarında güçlü tekelleşmeler oluştu. Dünyaya bu uluslararası tekeller yön vermeye başladı.

2-İdeolojik faktörler: 1989’da Berlin duvarının yıkılması, 1991’de de Sovyetler Birliği ve Doğu Bloğu’nun dağılması, serbest piyasa ekonomisinin, dolayısıyla neo-liberalizmin zaferi olarak görüldü. Serbest piyasa ekonomisinin bir sonucu olan serbest piyasa ve ticaretin önü açıldı. Dünya pazarı derinleşti ve kapitalist tüketimin ulaşmadığı bölge hemen hemen kalmadı. Küçük çaplı bazı krizler yaşansa da özellikle 1997’de ki Asya krizi sonrası küreselleşmeye yönelik eleştiri ve itirazlar başladı. Bu gelişmeler temelde bir değişiklik yaratmadı ama neo-liberal dünya düzeni tartışılmaya başlandı.  Bu tartışmalara rağmen günümüzde neo-liberal ideolojinin temel ilkelerine güven devam etmektedir.

3-Ekonomik faktörler: Çok uluslu tekeller, yenidünya düzeni kapsamında ortaya çıkan iş bölümü çerçevesinde üretimi ve pazar olanaklarını bütün yerküreye yaydılar. Dünyada pazar hareketleri hızlandı, sermaye bir ülkeden diğerine serbestçe dolaşır oldu. Rant ve faiz eksenli sermaye hareketlerinde yükselmeler yaşandı. Doğal olarak küresel düzen, dünyanın herhangi bir bölgesindeki sermaye hareketlerinde ortaya çıkacak olan krizleri de diğer ülkelerle birleştirdi. Bir ülkede ortaya çıkan ekonomik kriz, başka bir ülkeyi de etkileyebilecek hale geldi. Böylece ekonomik krizler kapitalist dünya ekonomilerini ortaklaştırdı.

En önemli noktalardan biri de, küreselleşmenin insanlar üzerindeki etkileridir. İnsanlar da, özellikle tüketim kültürü açısından küreselleşti. Dünyanın bütün toplumları, sahip oldukları iletişim teknolojisi ve olanaklarıyla dünyanın diğer toplumlarına bağlanabilir hale geldi. Dünya insanları birbirlerine benzemeye başladı. Ulusal kültür ve yaşam tarzları neredeyse ortadan kalktı. Daha doğrusu baskın kültürlerin denetimleri altına girdi. Taklitçi, yozlaşmış ve kendi olmayan toplum yapıları ortaya çıktı. Başta ABD olmak üzere Batı kültürü, küreselleşme adı altında, değer, ölçü ve yaşam tarzlarıyla dünyanın geri kalan toplumlarını kuşatıp baskılar hale geldi. Ulusal değerler, gelenekler ve farklı toplum olma özellikleri yavaş yavaş silindi. Dünya insanı tek tipleşti.

Küreselleşme; kültürden suça, uyuşturucudan modaya, finanstan çevreye vb. her alanda olumlu-olumsuz tüm davranışları özendiriyor.  Yerel değerler kaybolduğu gibi bir melezleşme de yaşanmıyor. Siyaset bile yerel olmaktan çıkıyor ve küresel güçlerin denetiminde hareket etmek zorunda kalıyor. “Ulusal çıkarlar” kavramı anlamını yitiriyor. Yerel işbirlikçi güçler, büyük emperyalist merkezlere daha fazla bağlanır hale geliyor. Dünyayı sanki tek bir güç yönetiyor.

Küreselleşme teknoloji üretemeyen toplumlarda teknoloji bağımlılığı yaratıyor. Geri bıraktırılmış ve gelişmeye çalışan ülkelerin kalkınma çabalarının önünü kesiyor ve onları denetimli bir pazar haline getiriyor. Ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik hiyerarşik ilişkiler daha bir güçleniyor. Hiyerarşide altta kalan ülkelerin, küreselleşmenin güçlü emperyalist ülkelerine bağımlılığı daha da artıyor.

Tekeller ve çok uluslu şirketler ortaya çıkıyor ve bu kuruluşlar karşılıklı ekonomik bağımlılığı farklı düzeylere taşıyor. Özelleştirmeyle birlikte düşünüldüğünde devletlerin ve hükümetlerin çok fazla hükmü kalmıyor. Bugün dünyayı beş yüz büyük tekelin yönettiği ve devletlerin de bu tekellere bağlı hareket ettiği iddia edilmektedir.

Diğer taraftan ulus devlet anlayışı sürekli güç kaybetmekte ve gittikçe zayıflamaktadır. Toplumlar için küreselleşmenin en tehlikeli sonucu budur.

Küreselleşmenin önemli sonuçlarından biri de dünya pazarlarında ki rekabettir. Küresel pazar gittikçe daha fazla rekabete açılarak siyasi bir nitelik almaktadır. Bunun sonucu da gelir dağılımının bozulması ve belli toplumların “küreselleşme nimetleri” olarak gösterilen sonuçlardan uzak kalmasıdır. Küreselleşmenin kaymağını ise ekonomisi güçlü ülkeler yemektedir.

Küreselleşme gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında ayrımı derinleştiriyor, geri bıraktırılmış ya da gelişmeye çalışan ülkelerin bağımlılığını artırıyor.

Küreselleşme sürecinin en çok tartışılan sonuçlarından biri de gittikçe artan güvensizlik, belirsizlik ve Alman Sosyolog Ulrich Beck’in deyişiyle “Risk Toplumu” nu ortaya çıkarmış olmasıdır. Küreselleşmede toplumlar, aynı zamanda risk paylaşım toplumları olmaya başlamışlardır.  Birçok kişi gelecek kaygısı yaşamaktadır ve geleceğin nasıl olacağına dair bir fikirleri yoktur. Küresel rekabet baskısı, çalışanlar için iş güvenliğini ortadan kaldırmış, esnek çalışma şekillerini artırmış, bundan dolayı da insanların geleceğe umut ve güvenle bakma duygularını yok etmiştir. Bu değerlendirmeler gelişmiş ülkelerin insanları içinde geçerlidir ve onlar da bu tablonun dışında değillerdir.

Mehmet Ali YAZICI

Paylaşalım