ENDÜSTRİDE 4.DALGA
Son dönemlerde endüstriyel gelişmeler alanında “Endüstri 4.0” diye telaffuz edilen yeni bir kavram sıkça kullanılır oldu. Bu kavram, yani Endüstri 4.0, Bilgi Toplumu içerisinde kalarak, bir ileri aşamayı ve sonraki dönemi ifade eden 4. Endüstri Devrimi anlamına gelmektedir.
Alvin Toffler, 1980 yılında yazdığı 3. Dalga kitabında, insanlık tarihinin üretim sahasında gelişime sürecini, belli başlı üç döneme ayırıyor ve içinde bulunduğumuz en son aşamayı “Bilgi Toplumu” olarak tanımlıyordu.
Kitapta bilgi devriminin özelliklerini tek tek belirtip, gelişim dalgalarında, dönemlerin temel değişim-dönüşüm özelliklerini inceleyerek bir bölümleme yapıyordu. Ona göre ilk üç dalga şunlardı:
1-Tarım Toplumu: Bu dönemin en önemli özelliği “kültür” idi. İnsanlık tarıma ve yerleşik hayata geçti ve bu gelişme büyük bir sıçramaydı. Kültürün etki gücü arttı. Organize kurumlar, örneğin krallıklar, imparatorluklar, dinler, anayasalar vb. hayatımıza girmeye başladı.
2-Sanayi Toplumu: Bu dönemin en önemli karakteristiği toplu üretim ve “yığınlaşma” idi. Ulus devletler ortaya çıkmaya başladı ve yığın üretimi gelişti. Toplu eğitim, toplu fabrika üretimi, toplu ölümler, toplu doğumlar (nüfus artışı), şirketler vb. bu dönemde toplumların hayatına girdi.
3-Bilgi Toplumu: Bu dönem ise “özgürlük ve parçalanma” ile ifade ediliyordu. Ulus devletler devam ediyordu ama içten zayıflamalar başlamıştı. Tek tip vatandaşlık ve toplumsal ortaklıklar kayboluyor, uluslar üstü güçler daha etkili olmaya başlıyordu. Ulus devletler, BM, AB, NATO ve NAFTA gibi devletler üstü sistemler ve kuruluşlara tabi olarak ulusal kimlikler zayıflıyordu. Ekonomik güç ve ilişkiler belirleyiciliğini hissettiriyordu. Tekeller, şirketler, uluslararası mahkemeler, vakıflar, kredi kuruluşları gibi toprak sınırlarını, dolayısıyla milli sınırları hiçe sayan yapılar dünyaya hâkim olmaya başlıyordu.
***
Bunlardan daha önemlisi, bilginin işlenmesi, maddi kaynakların işlenmesinin önüne geçiyordu. Bilgiye sahip olan şirketler, finans kuruluşları ve teknoloji tekelleri, kar etmeseler bile sınırsız bilgiye hâkim olma üstünlüklerini kullanıyorlardı.
İnternet sayesinde siyasi yaşama katılma şekli değişiyor, doğrudan demokrasi ve sürekli siyaset hayatımızın bir parçası oluyordu. Kitlelerde, temsili demokrasiyi, yani “seçimden seçime siyaseti” reddeden eğilimler baş gösteriyordu.
Bu dönemin teknolojik alanda en önemli özelliği, canlı cansız her nesnenin internete bağlanarak iletişim kurabilecek olmasıdır. Çok verilen bir örnek var. Akıllı telefonlardan sonra, örneğin biten yoğurdu marketten ısmarlayacak akıllı buzdolaplarının piyasaya çıkacağı konuşulmaktadır. Makineler arası iletişim, akıllı üretimi beraberinde getirecektir. Yapay zekâ tartışmaları olanca hızıyla sürmektedir. İnsan genleri üzerinde yapılan çalışmalar ayrı bir ilgi odağını oluşturuyor ve bu alanda yapılan çalışmalarda yasaklamalar mevcut. Amerika’da Genetik Mühendisliği’nin çalışmalarına, Kilisenin baskısıyla sınırlamalar getirildi.
***
Maddenin atom ve moleküler yapısını bozarak, nano teknolojiyle üretilen ürünler mevcut ancak piyasaya sürülemiyor, çünkü maliyetleri çok yüksek. Örneğin, ıslanmayan elbise, çamur bulaşmayan ayakkabı ve leke tutmayan boyalar, duvar sıvaları bugün artık yapılabiliyor. Bütün bunlar bir hologramla hallediliyor. Lazer ışın dalgalarının, pozitif karışım ile oluşturduğu üç boyutlu görüntüye hologram adı verilmektedir. Teknolojinin en önemli ve ilginç buluşlarından biri olan hologram, herhangi bir nesnenin lazer ile gösterilmesidir.
Bugün nano teknoloji ile seçim hilesi yapmak bile mümkündür. Diyelim ki seçimdesiniz, oy kabinine girdiniz ve mührü A partisine bastınız. Seçim pusulasını hazırlayanlar ise seçimi B partisinin kazanmasını istiyor. Seçim pusulası kâğıt nano teknoloji ile üretilmiş olsun. B partisinin bulunduğu alana yerleştirilmiş, fark edilemeyecek kadar küçük bir çiple, on beş dakika içerisinde, A partisine kullanılmış mühür mürekkebi, aynı şekilde B partisi üzerine geçebiliyor. Düz bir zemin üzerine dökülen civanın tek bir noktaya toplanması gibi, mühür mürekkebi de çipin bulunduğu alana, şeklini bozmadan toplanıyor. Geride ise hiçbir iz bırakmıyor.
Teknolojinin geldiği ve gidebileceği noktalar, ekonomik ve toplumsal dönüşümler açısından da tartışılıyor. Bugünkü ekonomik sistem, sermaye birikiminde sürekliliğini sağlaması ve koruması için değişmeye ve gelişmeye muhtaçtır. Dünya nüfusu artıyor ve kaynaklar sınırlı. Üretimde bollaşma görülse de doğal kaynaklarda ki azalma, yeni arayışları beraberinde getiriyor.
Örneğin, yapılan bir araştırmada, Dünyadaki mevcut petrol rezervlerinin 2050 yılında biteceği söyleniyor. Bu durum otomotiv sektörünü yeni arayışlara yönlendiriyor. Enerji girdisi su, güneş ya da elektrik olabilecek motorlu araçlar üretme projeleri geliştiriliyor ve denemeler yapılıyor.
Mikro robotlar hayatımıza giriyor ve fabrika üretiminde robotlardan faydalanılıyor. Üretimin bütünüyle robotlara devredilmesinin ekonomik, toplumsal ve siyasal sonuçlarının kestirilemediği için şimdilik bu konuda ihtiyatlı davranılıyor. Dünyanın büyümesi ve teknolojide ki baş döndürücü değişim ve gelişmeler diğer yandan rekabeti artırıyor.
Adına ne dersek diyelim ister dördüncü dalga ister Endüstri 4.0, yeni çağın anahtar kelimeleri olan yapay zekâ, sanal gerçeklik, nano teknoloji, 3D yazıcılar ve Internet-of-Things (IoT) (canlı-cansız şeylerin interneti) şimdiden hayatımıza girmiş durumda. Önemli olan bütün bu gelişmelerin toplumlar ve insanlar üzerinde yaratacağı etkilerin ve değişikliklerin neler olabileceğini kestirebilmektir. Parçalı olarak gözükse de bu gelişmeler teknoloji alanında büyük bir devrimi ve sıçramayı işaret etmektedir. İnsanlığın gelişim evresinin bir dönemi olarak bugünden elli yıl sonrasına bakarak neyin nasıl olacağını düşünmeye şimdiden başlamak ise biz fanilerin güç yetiremeyeceği bir durum olsa gerektir.